3/14/2013

Kafka Dokunuşlu Kadınlar

Kafka kelimesini ilk defa 90'lı yılların 3.sınıf bir Türk filminde duydum. Manken bozması erkek jön yanlarından jölelediği yarı uzun saçları ve lambada filmi çakması izlenimini iyi veren taytıyla kızın odasına dalıyordu. Yabancı uyruklu kızın yatakta uzanışı tıpkı bir porno film havasına sokmuştu güzelim filmi. Yatakta uzanmış kızın elinde bir kitap vardı, adam odaya girince ne okuyorsun diye sormuştu kıza. Kız da Kafka, dedi. Sever misin? Ben bayılırım. Ardından öpüşmeye başladılar. Gerisini nedense hatırlamıyorum ve bu kısmı her nedense hatırlıyorum. Kafamdan geçen cümleyse şuydu: Ya bu yazar bu kızın diline düşecek kadar ucubeydi ya da senarist kimsenin bilmediğini tahmin ettiği bir yazar aramış ve ukalalık taslamak için bu ismi oracığa yerleştirmişti. Bu olay O'nun filmi tiye alış şekli miydi?

Bunu yıllar boyu düşündüm ama Kafka okumayı düşündüğümde ya da O'nunla ilgili bir yazıya rastladığımda ergenlik dönemim boyunca sırf bu film yüzünden hep kaçındığımı sonradan anladım.
Ta ki Tezer Özlü'den okuyuncaya dek. Şimdi baktığımda aslında Kafka'dan çok az bahsettiğini biliyorum. Ama kitabına konu olan o umursamaz macerada, yabancıları tanıdığı insanlara tercih edişini söyleyişinde o kadar çok iz vardır ki. O umarsız yalnızlıkta sadece iki isim vardı. Pavese ve Kafka. İkisinin de peşine düştüm ama Kafka bana beni gösterdi.

Kafka beni Metamorfozis'le biraz silkeledi. Asıl anlamamı sağlayan şey Şato veya Dava da değildi. Onlar hikayeyi yazdılar. Umutsuzluğunu, hüznünü, insanlık trajedisine en yalın bakışını gösteren Cezalılar Kolonisi'ydi. Bazıları o kadar çaresizdir ki hiçbir şeyin parçası olamayacak kadar yaşamı ciddiye alan ciddiyetsiz insanlardır. Dünyanın sonunu gören bir kâhinin, yaşayışı ne kadar tatsız olursa Kafka da öyleydi, tüm karakterleri gri bir şehir içinde renklerin var olduğunu söyleyip başkalarının onlara yönelttiği deli bakışları arasında hiçbir şeyi değiştirmeye uğraşmadan dolanıp duruyorlardı sadece. Okuyucuya yaşadığı dünyanın aptallığını göstermenin en güzel yoluydu bu ve ben okurken üşengeçliğin tüm insanlık tarihine karşı bir küfür olduğunu görmüştüm onda.

Kafka dokunuşlu kadınlar nereden mi çıktı? Kafka'nın kadın ruhunu görüyor olmamdan. Tabii ki ilk gören ben değilmişim. Şaşırmadım ama bu kişi Tezer Özlü'ydü yine. Bir makalesinde bundan bahseder ama aynı etkiyi birçok kadın yazardan hissettim. Bunu öğrenmeden önceydi ve onlar bana Kafka kadar muhteşem görünüyorlardı. Marguerite Duras, Adalet Ağaoğlu ve Latife Tekin. Tümünü özetleyecek şey olayların kalabalığını eleyen bir sis perdesi. Bu sis Dava ve Şato kadar gri. Okuduğum kötü Kafka taklitlerinde özentili yazar metaforları sıkıcı bir şekilde tekrar edip dururdu. Hayır Kafkavarileşmek böcek, karga, labirent metaforlarından fazlasıydı. Kafka rüyalardaki gibi içsel bir konuşma kullanırdı, okuyucuya açıklamak değil okuyucuyu olaya sokmak isterdi. Bir rüyadaki gibi daldan dala atlar ve böylece yazma işini bile ciddiyetsizleştirerek kendini de küçümserdi. Çünkü hepimiz kusurluyduk, mükemmellik taslayan bir yazının yalan söylediğini anlamak kolaydı.
Kafka dokunuşunu sadece kadınlarda buldum ve yalnızca bu kadınlarda. Bunun bir sebebi olmalıydı ve sonradan okuduğumda anladım ki bunu hissetmem boşuna değildi....

Devamına.....

3/11/2013

Didem Madak

...
Keşke susmanın muhabbet kuşu olaydım.
Ters Pinokyo olmak istiyorum Gepetto Usta
Kötülüklere boğulup
İnsanlıktan çıkmak istiyorum artık!
...
Kafam karışık ama Yetişir!
Bir beyaz balinanın karnında uyumak istiyorum artık.
Camdan papuçlarım kırık
Prens de bulamaz beni artık.
Hayata söyleyin bundan sonra gitsin
Anlamını masallarda arasın
Hay!
Ben sizin ruhunuza çiçek aşısı yapayım
Da çiçekler açsın ruhunuz.
Hadi alkışlayın!
Biliyorum hala biraz safım.

Keşfettim
Küçük ruhlarınızdaki büyük Amerika’yı
Hadi alkışlayın!
BU SİZİN BAŞARINIZ.

Didem Madak