9/15/2019

Süleyman

Nezaket zayıflık değildir ama İstanbul gibi bir metropol için tam tersi, zayıflık göstergesidir. Günaydın diyerek sizi selamlayan işveli bir hatundur karşınızdaki mesela ya da o kadar yalnızdır ki nezaketini bir çekicilik kaynağı olarak kullanıyordur ya da o kadar sıradışıdır ki normalleşmenin sınırlarına çekilmek istiyordur, bir korunaklı köylülük arıyordur, bir klan, bir kast...Malum bu kalabalık içinde herkesin küçük küçük başlayıp çok yavaş büyüttüğü gizli hesapları var.Besin zincirinin işleyişi var; küçük olan her balığın büyüme planları var.

Süleyman Bey'in bir daireyle başlayıp geçimini sağlayan, sonra gittikçe büyüyüp önce tek oğlunun geleceğine sonra da torunların torunlarına uzanma imkânı doğuruveren ev sahipliği mesleği var...Süleyman Bey mesleğindeki başarısını her şeyden önce kiracılarının zayıf yönlerini kıvrak zekâsıyla hafızasında tutabilmesine ve bu bilgileri istediği an kullanabilmesine borçludur. Örneğin kiracısı olan ayyaş Harun Bey'le başlarda beraber içer. Harun Bey'den zamanla gençliğinde para kazanma yöntemi olarak yaptığı yankesicilik işini, kafasını gözünü patlattığı için ayrıldığı karısını, taşeronluk yapan oğlunu, sırf üşengeçliğinden taşınamadığı evinin henüz ulaşılamamış huzurunu içki masalarında arkadaşça dinler. İş ev sahipliğine geldiğinde ise borcundan dolayı kesilip duran elektriğin faturasını Harun Bey'in karısını dövdüğünde hissettiği gibi hakkıyla ödetir...Öyle ya nezaket kâr etmemiştir, içki masasındaki ahbaplık delik cebe dayanınca aşağı doğru meylediverir, paçalardan akar, İstanbul'da arkadaşlık çok pis kokar...Arkadaştan dinlenen pişmanlık ve itiraf dolu hikâyeler bir punduna getirilip kullanılır.

Bir de alt kattaki Nuriye Hanım vardır. Kocası akşam kapı eşiğinde görünüp halini hatrını soramadan kadıncağızın günün ilk ışıklarıyla iş vakti doğuverir. Nuriye Hanım ev erkeği mümessilliğini böylece ilerletir, öyke ki apartman kendi kendini temizleyemeyeceğine göre para toplar, temizlikçi tutar; zemin kattaki mermercinin apartman boşluğuna yığdığı döküntüleri toplatır, elektrik faturalarını üleştirir. Apartman sakinlerine ayda bir görünen örtüsünden görünen gözleri, kocasının şartlı özgürü Nuriye Hanım. O'nun ivedi ve sağlam adımlarla merdivenleri çıkışı, apartmana fareler girdi diye kapıları çalıp sesinde hiçbir tiksinti, serzeniş olmadan uyarışı, arada dağıttığı kurban etleriyle yarattığı üstün imajı, gözlerinden taşırdığı anneliğiyle Nuriye Hanım sorunları sevmenin yolunu bilir. Süleyman Bey'in kira arttırma zamanlarında haklılığından pay alırdı tabii ama Süleyman Bey yine de ev sahipliği müessesesini hatırlatmalıdır. Her zamanki gibi bir sorun yaratmalı, mesela apartmanın unutulmuş, ödenmemiş faturaları olmalı. Büyük borç, çok büyük borç. Ya bu toptan ödenecek ya da kiraya yansıtılacaktır. Evden taşınamayacak ki Nuriye Hanım.

Orta katta üniversiteliler oturur. Ev büyük, geleni gideni de. Hatta birkaç hafta sonra bir bakmışsınız daire ahalisi toptan değişmiş. Kira ödeniyordur ya sorun değil. Hem apartman güvenli olmasa daha iyi, her an herhangi birinin içeri girebilmesi ilgisiz apartman sakinlerinin ana kapıyı yaptırmamasından. Ola ki yaptırdılar kimin çıkardığı belli olmayan bir kavga hem duvarları, yerleri kana bular hem de nedense kapıyı bozar. Kimsecikler kafasını kapıdan dışarı çıkarmak istemez, tekinsizliğin içine. Sormaz ya da sorsa da her soruşunda yalan olduğu belli, birbirinden farklı şeyler söyleyen cümleler duyar. Kaos kadar doğurgan bir anne yok. Süleyman Bey'in kaosu bir apartman dahiliğinde günden güne bir şehir, bir ülke...