"Yaşamı kırbaçlamanın yolu,
ızdırabı sessizce çerçevelemek,
iyice incelemek ve uykuya yatırmaktır soyutta.
Her geçen gün ölüp
sonra da son gününde ölmekten daha az soyut
bir şey var mı hayatta?"
C.Bukowski
12/20/2015
9/11/2015
Savaş Sendromu
Kanarken
kopmuş bacakların, kolların, gövdelerin arasında
tutar mı kan?
Nasırlı ellerinle alıp gömemezsin kimseyi
yaşam yerine yaşam koyar O
en çok da kıyımlara doğurgan
Narin endamıyla sonun kabulüyse rötarlıdır
ve letafet en çok ölülere yakışır
Kuytusundan çıkan adam gibi küfürleri yerken
o küfrün öznesi senken
ağır bir yumruk yemiş uyuşmuştur
dilinde efemine kelimeler
Bizi mi?
bizi ancak paranoyak savaş kaçkınları kurtarır…
2009
Etiketler:
yazılarım
Hiç yorum yok:
zaman:
09:49
9/06/2015
gölge
ne olmak istiyorsan içinde
dışında ise sadece gölgeler
kendi ışığına yabancı
gölgeler bulacaksın
dışında ise sadece gölgeler
kendi ışığına yabancı
gölgeler bulacaksın
Etiketler:
yazılarım
Hiç yorum yok:
zaman:
15:05
8/28/2015
Yalandan Sinema Yapmak
İnsanlar size kendileriyle ilgili acı bir olay anlattığında
karşınızda oynanacak bir drama beklemeyin...Filmlerde acı
çeken insan oyunculuğu, yalanı ikna ediciliği ile sunmak
zorundadır. Çünkü o tam bir yalandır...
Gerçekte ise acı, ifadesiz anlatılır. Sıradanmış gibi.
Üzerinden zaman geçmiş ve kabullenilmiştir. Deterministleşen
bir çizgi boyunca takip edilmiştir, uzun bir uğraş sonunda.
Kimse zaten anlamış olduğu bir olay, konu için ikna edici
davranmaz.
Kimse içinde olmayan bir anlamı, dışarıda aramaz...
Çünkü herkes içgüdüsel olarak dışarıya yansıdığını düşünür.
Hepimizin algılarımıza duyduğumuz sonsuz güven gibi...
Bu güvenin sonsuz yanlışlığı gibi, gerçek kusurludur
ve sinema yalanı kusursuzlaştırmaya çalıştıkça
bir yalana dönüşmek zorundadır...
karşınızda oynanacak bir drama beklemeyin...Filmlerde acı
çeken insan oyunculuğu, yalanı ikna ediciliği ile sunmak
zorundadır. Çünkü o tam bir yalandır...
Gerçekte ise acı, ifadesiz anlatılır. Sıradanmış gibi.
Üzerinden zaman geçmiş ve kabullenilmiştir. Deterministleşen
bir çizgi boyunca takip edilmiştir, uzun bir uğraş sonunda.
Kimse zaten anlamış olduğu bir olay, konu için ikna edici
davranmaz.
Kimse içinde olmayan bir anlamı, dışarıda aramaz...
Çünkü herkes içgüdüsel olarak dışarıya yansıdığını düşünür.
Hepimizin algılarımıza duyduğumuz sonsuz güven gibi...
Bu güvenin sonsuz yanlışlığı gibi, gerçek kusurludur
ve sinema yalanı kusursuzlaştırmaya çalıştıkça
bir yalana dönüşmek zorundadır...
Etiketler:
yazılarım
Hiç yorum yok:
zaman:
07:02
8/10/2015
Yok Bir Kadın
Gözlerinde bir tarihi arıyordum
kapağı toz bağlamış bir hüznü mesela
incinmenin eşiğinden
mühürlenmiş yalanlarına
çözülmesin desindi
ara ara
tuzlanmış hatıraları anlatsındı sormadan
kaybettiği anahtarları
Gözlerimde bir kadını arıyordu
Hüzün almaz
Mühür işlemez
Sır saklamaz
Serseri
Anahtarsız bir kapı
Kapısız bir mühür
İse
Yok bir kadın
kapağı toz bağlamış bir hüznü mesela
incinmenin eşiğinden
mühürlenmiş yalanlarına
çözülmesin desindi
ara ara
tuzlanmış hatıraları anlatsındı sormadan
kaybettiği anahtarları
Gözlerimde bir kadını arıyordu
Hüzün almaz
Mühür işlemez
Sır saklamaz
Serseri
Anahtarsız bir kapı
Kapısız bir mühür
İse
Yok bir kadın
Etiketler:
yazılarım
Hiç yorum yok:
zaman:
18:02
8/09/2015
Biyoloji
Biliyorum belleği bilmenin bizi kendimizden çıkaracağını...
Biyolojik bilgilerin tanımları yok edeceğini ve yeni bir bilim yaratacağını...
Ben neden sadece tek bir hücreden ibaret değilim?
Chlamydomonas cinsinin bir türü koloni oluşturur. Koloni paylaşımı
sınırlı, aslında birbirinden ayrı hücrelerden oluşur. Bu hücrelerin
neden biraraya geldiklerini sormakla vücut dediğimiz şeyin neden
varolduğunu sormak aynı şey...Neden biraraya geldiler...Hareket çok
daha kolaylaştı demek mi; bir kayıkta kürek çeken insanlar gibi,
hareket kolaylaşınca beslenmek, avlanmak,ışığa ulaşmak mı kolaylaştı
(Chlamydomonas fotosentetiktir)?
Bu sorular şuna çok benzemiyor mu? Çölde yaşayabilecek bir bitkiyi nasıl
tanımlarsınız? Susuzluğa dayanıklı olmalı, az su ve besin tüketmeli,
bütün bunlar nedeniyle geç büyümeli, su aramak için uzun kökleri
olmalı...Peki soru yanlış değil mi? Kaktüs neden çölde? Çöle nasîl
gitti? Cevabınız doğal seleksiyon olabilir...Çöl ortamı oluştuğunda
o ortamda hayatta kalan bu bitki tipi olmalı, diğer tüm bitki tipleri
çölleşen ortamda yok oldular...
Peki neden bir bitki, bir tilki,bir böcek türü olarak...Neden bir
koloni ya da daha da dayanıklı bir tek hücreli olarak değil?
Bu soruyu sormak da şuna benziyor. Neden hücrelerim birer doku,
hatta organa farklılaştı...Sadece tasarruf, görev daģılımının
yarattığı uzmanlaşma için mi?
Gördünüz mü? Ne kadar kafa karıştırıcı...
Darwin güçlü olan hayatta kalır diyor...Bir bakterinin sizden
daha güçlü ve dayanıklı olduğunu bilmelisiniz. Kıyamet kopsa
umursamazlar. Yaşamdan kaynaklanan organik dediğimiz herhangi bir
varlığa ihtiyaç duymadan hem de...
Güçlü olmak dışarıdan kaynaklı bir değişimi, bir tepkiyi anlatmıyor
mu? Yaşam içsel bir nedenden kaynaklanmalı...Nietzsche'nin dediği
gibi...Yaşam inorganik dünyadan kopuk değil...Biz sadece varlığımızın
değil var olan her şeyin tanımı olmalıyız ya da her şeyin nedeni
aynı olmalı..."Güç İstenci" olabilir mi? Bir nevi atomik kararlılığa
ulaşma çabası...
Sanki daha mantıklı.
Kanser; hücrelerinizin sizin bir parçanız olmayı reddetmesidir...
Bir nevi başlangıç noktamıza geri dönüş gibi değil mi? Belki
mutsuz bir bünyede olmak istemiyorlardır, belki birkaçının ruhu
doğuştan anarşisttir, belki yaşamı yalnız yüklenmeye hevesli
maceraperestlerdir, belki kan damarına yakın gelişmiş bu kütle
sadece içsel dengesini koruyordur, bir nevi tamamlanmak gibi...
Kanserden daha ilginci beynimiz değil mi? Neler çevirdiğinden
emin miyiz? Canım neden birdenbire erik istedi? Hamile kadın
neden aşerer ki? Omurgalılardaki ortak beyin bölümleri otomatik
görevlerle ilgili...Ortaklığı bozduğunu bildiğimiz beyin korteksi,
beyin yarı kürelerimiz, eski beynimizle, otomatik beynimizle
bağlantısız değil...Bilinç apayrı bir yazı konusu olur.
Bizi bir hücreden ayıran bir şey yok. Hatta tüm varlıklardan bile...
Bu yazıyı yazdıran neden de aynı...Biyoloji hakkında yazmıyorum
sanıyorsunuz...Ben asıl ondan bahsediyorum...
Biyolojik bilgilerin tanımları yok edeceğini ve yeni bir bilim yaratacağını...
Ben neden sadece tek bir hücreden ibaret değilim?
Chlamydomonas cinsinin bir türü koloni oluşturur. Koloni paylaşımı
sınırlı, aslında birbirinden ayrı hücrelerden oluşur. Bu hücrelerin
neden biraraya geldiklerini sormakla vücut dediğimiz şeyin neden
varolduğunu sormak aynı şey...Neden biraraya geldiler...Hareket çok
daha kolaylaştı demek mi; bir kayıkta kürek çeken insanlar gibi,
hareket kolaylaşınca beslenmek, avlanmak,ışığa ulaşmak mı kolaylaştı
(Chlamydomonas fotosentetiktir)?
Bu sorular şuna çok benzemiyor mu? Çölde yaşayabilecek bir bitkiyi nasıl
tanımlarsınız? Susuzluğa dayanıklı olmalı, az su ve besin tüketmeli,
bütün bunlar nedeniyle geç büyümeli, su aramak için uzun kökleri
olmalı...Peki soru yanlış değil mi? Kaktüs neden çölde? Çöle nasîl
gitti? Cevabınız doğal seleksiyon olabilir...Çöl ortamı oluştuğunda
o ortamda hayatta kalan bu bitki tipi olmalı, diğer tüm bitki tipleri
çölleşen ortamda yok oldular...
Peki neden bir bitki, bir tilki,bir böcek türü olarak...Neden bir
koloni ya da daha da dayanıklı bir tek hücreli olarak değil?
Bu soruyu sormak da şuna benziyor. Neden hücrelerim birer doku,
hatta organa farklılaştı...Sadece tasarruf, görev daģılımının
yarattığı uzmanlaşma için mi?
Gördünüz mü? Ne kadar kafa karıştırıcı...
Darwin güçlü olan hayatta kalır diyor...Bir bakterinin sizden
daha güçlü ve dayanıklı olduğunu bilmelisiniz. Kıyamet kopsa
umursamazlar. Yaşamdan kaynaklanan organik dediğimiz herhangi bir
varlığa ihtiyaç duymadan hem de...
Güçlü olmak dışarıdan kaynaklı bir değişimi, bir tepkiyi anlatmıyor
mu? Yaşam içsel bir nedenden kaynaklanmalı...Nietzsche'nin dediği
gibi...Yaşam inorganik dünyadan kopuk değil...Biz sadece varlığımızın
değil var olan her şeyin tanımı olmalıyız ya da her şeyin nedeni
aynı olmalı..."Güç İstenci" olabilir mi? Bir nevi atomik kararlılığa
ulaşma çabası...
Sanki daha mantıklı.
Kanser; hücrelerinizin sizin bir parçanız olmayı reddetmesidir...
Bir nevi başlangıç noktamıza geri dönüş gibi değil mi? Belki
mutsuz bir bünyede olmak istemiyorlardır, belki birkaçının ruhu
doğuştan anarşisttir, belki yaşamı yalnız yüklenmeye hevesli
maceraperestlerdir, belki kan damarına yakın gelişmiş bu kütle
sadece içsel dengesini koruyordur, bir nevi tamamlanmak gibi...
Kanserden daha ilginci beynimiz değil mi? Neler çevirdiğinden
emin miyiz? Canım neden birdenbire erik istedi? Hamile kadın
neden aşerer ki? Omurgalılardaki ortak beyin bölümleri otomatik
görevlerle ilgili...Ortaklığı bozduğunu bildiğimiz beyin korteksi,
beyin yarı kürelerimiz, eski beynimizle, otomatik beynimizle
bağlantısız değil...Bilinç apayrı bir yazı konusu olur.
Bizi bir hücreden ayıran bir şey yok. Hatta tüm varlıklardan bile...
Bu yazıyı yazdıran neden de aynı...Biyoloji hakkında yazmıyorum
sanıyorsunuz...Ben asıl ondan bahsediyorum...
Etiketler:
yazılarım
Hiç yorum yok:
zaman:
16:56
8/04/2015
kemik
güzel bir beden
sırtlan iştahı
salyana doğru
kustuğu kemikler
dökme altından
eksikliği
Ve o kendi
etini
giyinmek ister
sırtlan iştahı
salyana doğru
kustuğu kemikler
dökme altından
eksikliği
Ve o kendi
etini
giyinmek ister
Etiketler:
yazılarım
Hiç yorum yok:
zaman:
07:37
Oyun
Otobüsteyiz...Kız kardeşim, bir oyun oynayalım, diyor.
Ellerimizi birbirine kavuşturuyoruz.
Benim sağ baş parmak üstte...
Ellerime bakıyorlar...
Yine farklıyım ve lanet,
fark edilmekten usandım...
Ellerimizi birbirine kavuşturuyoruz.
Benim sağ baş parmak üstte...
Ellerime bakıyorlar...
Yine farklıyım ve lanet,
fark edilmekten usandım...
Etiketler:
yazılarım
Hiç yorum yok:
zaman:
07:29
7/01/2015
eksik yanım
Beyaz kefenden gülüş giyinir,
ağlamak yerine...
türküler söyler şenlikli...
olmadığı kadar...
bağıra bağıra...
çünkü konuşturmaz
yasaklanmış,
hor görülmüş yaslar
çocukları vardır
kimi görmez
kimi işitmez
kimi susar
buralardan değilmiş gibi
büyütür onları
kimsenin dokunamadığı kadar
öper
hüzünlerden
karanlık mağaralara saklanmış
iğrenilmiş
salyalı dudaklarından
gözyaşından kaçıran
kahkahaya kovulan
kendine hapis
sevgisi
yaban
ki hapis
gülüşü çıkış izni
ki eksik
bilinmeyen bir dil
ki benim
eksik yanım
yara izim
Hiç yorum yok:
zaman:
15:05
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)