10/08/2019
Yalan
Yalan
Gerçeğin çölünden kalkan
Yelkenli
Yalan;
Örtüsüyle soyunan
Hikâye
Yalan;
Olmanın eşiği
İhtimal
ve tahayyül
Hiç yorum yok:
zaman:
13:34
Yarım
Anlaşılmamış olmanın büyüsü
Kışkırtıcı bir merak
Yarım bırakılmış ne varsa
Oysa
Anılar unutulan
Kimliğini kaybedince
Anlatılan
Yaşadığım, ötekine karışan
Ben
Saflaşır zamanla
Tortudur unutuş
İmgelerin binlercesi
Kendine bir sözcü seçer
Şiirin unutkan toprağına
Unutuştur gömülen
Kışkırtıcı bir merak
Yarım bırakılmış ne varsa
Oysa
Anılar unutulan
Kimliğini kaybedince
Anlatılan
Yaşadığım, ötekine karışan
Ben
Saflaşır zamanla
Tortudur unutuş
İmgelerin binlercesi
Kendine bir sözcü seçer
Şiirin unutkan toprağına
Unutuştur gömülen
Hiç yorum yok:
zaman:
13:26
Çelişki
ölümden delicesine korkup
yaşamı sevmemek
ya da
kaçarken bile
ona doğru koşmak
ya da
umarak
unutmak
ya da
ulaşmak için
yaşamak
yaşamı sevmemek
ya da
kaçarken bile
ona doğru koşmak
ya da
umarak
unutmak
ya da
ulaşmak için
yaşamak
Hiç yorum yok:
zaman:
13:18
9/15/2019
Süleyman
Nezaket zayıflık değildir ama İstanbul gibi bir metropol için tam tersi, zayıflık göstergesidir. Günaydın diyerek sizi selamlayan işveli bir hatundur karşınızdaki mesela ya da o kadar yalnızdır ki nezaketini bir çekicilik kaynağı olarak kullanıyordur ya da o kadar sıradışıdır ki normalleşmenin sınırlarına çekilmek istiyordur, bir korunaklı köylülük arıyordur, bir klan, bir kast...Malum bu kalabalık içinde herkesin küçük küçük başlayıp çok yavaş büyüttüğü gizli hesapları var.Besin zincirinin işleyişi var; küçük olan her balığın büyüme planları var.
Süleyman Bey'in bir daireyle başlayıp geçimini sağlayan, sonra gittikçe büyüyüp önce tek oğlunun geleceğine sonra da torunların torunlarına uzanma imkânı doğuruveren ev sahipliği mesleği var...Süleyman Bey mesleğindeki başarısını her şeyden önce kiracılarının zayıf yönlerini kıvrak zekâsıyla hafızasında tutabilmesine ve bu bilgileri istediği an kullanabilmesine borçludur. Örneğin kiracısı olan ayyaş Harun Bey'le başlarda beraber içer. Harun Bey'den zamanla gençliğinde para kazanma yöntemi olarak yaptığı yankesicilik işini, kafasını gözünü patlattığı için ayrıldığı karısını, taşeronluk yapan oğlunu, sırf üşengeçliğinden taşınamadığı evinin henüz ulaşılamamış huzurunu içki masalarında arkadaşça dinler. İş ev sahipliğine geldiğinde ise borcundan dolayı kesilip duran elektriğin faturasını Harun Bey'in karısını dövdüğünde hissettiği gibi hakkıyla ödetir...Öyle ya nezaket kâr etmemiştir, içki masasındaki ahbaplık delik cebe dayanınca aşağı doğru meylediverir, paçalardan akar, İstanbul'da arkadaşlık çok pis kokar...Arkadaştan dinlenen pişmanlık ve itiraf dolu hikâyeler bir punduna getirilip kullanılır.
Bir de alt kattaki Nuriye Hanım vardır. Kocası akşam kapı eşiğinde görünüp halini hatrını soramadan kadıncağızın günün ilk ışıklarıyla iş vakti doğuverir. Nuriye Hanım ev erkeği mümessilliğini böylece ilerletir, öyke ki apartman kendi kendini temizleyemeyeceğine göre para toplar, temizlikçi tutar; zemin kattaki mermercinin apartman boşluğuna yığdığı döküntüleri toplatır, elektrik faturalarını üleştirir. Apartman sakinlerine ayda bir görünen örtüsünden görünen gözleri, kocasının şartlı özgürü Nuriye Hanım. O'nun ivedi ve sağlam adımlarla merdivenleri çıkışı, apartmana fareler girdi diye kapıları çalıp sesinde hiçbir tiksinti, serzeniş olmadan uyarışı, arada dağıttığı kurban etleriyle yarattığı üstün imajı, gözlerinden taşırdığı anneliğiyle Nuriye Hanım sorunları sevmenin yolunu bilir. Süleyman Bey'in kira arttırma zamanlarında haklılığından pay alırdı tabii ama Süleyman Bey yine de ev sahipliği müessesesini hatırlatmalıdır. Her zamanki gibi bir sorun yaratmalı, mesela apartmanın unutulmuş, ödenmemiş faturaları olmalı. Büyük borç, çok büyük borç. Ya bu toptan ödenecek ya da kiraya yansıtılacaktır. Evden taşınamayacak ki Nuriye Hanım.
Orta katta üniversiteliler oturur. Ev büyük, geleni gideni de. Hatta birkaç hafta sonra bir bakmışsınız daire ahalisi toptan değişmiş. Kira ödeniyordur ya sorun değil. Hem apartman güvenli olmasa daha iyi, her an herhangi birinin içeri girebilmesi ilgisiz apartman sakinlerinin ana kapıyı yaptırmamasından. Ola ki yaptırdılar kimin çıkardığı belli olmayan bir kavga hem duvarları, yerleri kana bular hem de nedense kapıyı bozar. Kimsecikler kafasını kapıdan dışarı çıkarmak istemez, tekinsizliğin içine. Sormaz ya da sorsa da her soruşunda yalan olduğu belli, birbirinden farklı şeyler söyleyen cümleler duyar. Kaos kadar doğurgan bir anne yok. Süleyman Bey'in kaosu bir apartman dahiliğinde günden güne bir şehir, bir ülke...
Süleyman Bey'in bir daireyle başlayıp geçimini sağlayan, sonra gittikçe büyüyüp önce tek oğlunun geleceğine sonra da torunların torunlarına uzanma imkânı doğuruveren ev sahipliği mesleği var...Süleyman Bey mesleğindeki başarısını her şeyden önce kiracılarının zayıf yönlerini kıvrak zekâsıyla hafızasında tutabilmesine ve bu bilgileri istediği an kullanabilmesine borçludur. Örneğin kiracısı olan ayyaş Harun Bey'le başlarda beraber içer. Harun Bey'den zamanla gençliğinde para kazanma yöntemi olarak yaptığı yankesicilik işini, kafasını gözünü patlattığı için ayrıldığı karısını, taşeronluk yapan oğlunu, sırf üşengeçliğinden taşınamadığı evinin henüz ulaşılamamış huzurunu içki masalarında arkadaşça dinler. İş ev sahipliğine geldiğinde ise borcundan dolayı kesilip duran elektriğin faturasını Harun Bey'in karısını dövdüğünde hissettiği gibi hakkıyla ödetir...Öyle ya nezaket kâr etmemiştir, içki masasındaki ahbaplık delik cebe dayanınca aşağı doğru meylediverir, paçalardan akar, İstanbul'da arkadaşlık çok pis kokar...Arkadaştan dinlenen pişmanlık ve itiraf dolu hikâyeler bir punduna getirilip kullanılır.
Bir de alt kattaki Nuriye Hanım vardır. Kocası akşam kapı eşiğinde görünüp halini hatrını soramadan kadıncağızın günün ilk ışıklarıyla iş vakti doğuverir. Nuriye Hanım ev erkeği mümessilliğini böylece ilerletir, öyke ki apartman kendi kendini temizleyemeyeceğine göre para toplar, temizlikçi tutar; zemin kattaki mermercinin apartman boşluğuna yığdığı döküntüleri toplatır, elektrik faturalarını üleştirir. Apartman sakinlerine ayda bir görünen örtüsünden görünen gözleri, kocasının şartlı özgürü Nuriye Hanım. O'nun ivedi ve sağlam adımlarla merdivenleri çıkışı, apartmana fareler girdi diye kapıları çalıp sesinde hiçbir tiksinti, serzeniş olmadan uyarışı, arada dağıttığı kurban etleriyle yarattığı üstün imajı, gözlerinden taşırdığı anneliğiyle Nuriye Hanım sorunları sevmenin yolunu bilir. Süleyman Bey'in kira arttırma zamanlarında haklılığından pay alırdı tabii ama Süleyman Bey yine de ev sahipliği müessesesini hatırlatmalıdır. Her zamanki gibi bir sorun yaratmalı, mesela apartmanın unutulmuş, ödenmemiş faturaları olmalı. Büyük borç, çok büyük borç. Ya bu toptan ödenecek ya da kiraya yansıtılacaktır. Evden taşınamayacak ki Nuriye Hanım.
Orta katta üniversiteliler oturur. Ev büyük, geleni gideni de. Hatta birkaç hafta sonra bir bakmışsınız daire ahalisi toptan değişmiş. Kira ödeniyordur ya sorun değil. Hem apartman güvenli olmasa daha iyi, her an herhangi birinin içeri girebilmesi ilgisiz apartman sakinlerinin ana kapıyı yaptırmamasından. Ola ki yaptırdılar kimin çıkardığı belli olmayan bir kavga hem duvarları, yerleri kana bular hem de nedense kapıyı bozar. Kimsecikler kafasını kapıdan dışarı çıkarmak istemez, tekinsizliğin içine. Sormaz ya da sorsa da her soruşunda yalan olduğu belli, birbirinden farklı şeyler söyleyen cümleler duyar. Kaos kadar doğurgan bir anne yok. Süleyman Bey'in kaosu bir apartman dahiliğinde günden güne bir şehir, bir ülke...
Hiç yorum yok:
zaman:
14:09
8/12/2019
kimse
bir özür gibi dursam karşında
yine de suçlusuyum yaptıklarının
kimse? gözlerinin eşiğinden gördüğüm
yine de suçlusuyum yaptıklarının
kimse? gözlerinin eşiğinden gördüğüm
Hiç yorum yok:
zaman:
18:16
6/09/2019
Başka Zamandan Bir Mektup ve Kitaplarda Konuşmak
Sevgili Paula;
Söz verdiğim gibi yazıyorum ama senin mektubunu bekledim önce.
Tabii sen de herkes gibi peşin kararlar verip uygulamıyorsun anladığım kadarıyla.
Her neyse, bunu uzatmaya niyetim yok. Sanırım bir mektup arkadaşımın olabileceği
düşüncesi bile sırf yazma isteğimi kamçıladığı için güzel geliyor. Bu, kırgınlıkla
unutulmayacak kadar güzel.
Seine Nehri kıyısında uzun yürüyüşlerim devam ediyor. Annemin dikiş,
piyano, latince derslerinden kaytardığım zamanlardaki yürüyüşlerimden ve o hep
içimde var olan iç sıkıntımdan bahsediyorum. 20'lerindeki genç hanımların yüzle-
rindeki çapkın gülücüklerle kendilerine uygun bir talip aradıkları, anneleriyle
ya da dadılarıylayken üstelik, çapkınlıkları neden ilgimi çekmiyor? Ah Sevgili Paula..
Tam bir iç sıkıntısı...Daha geçen gün Adrian'laydım. Bana bitimsiz aşkından bahsedip
durdu...Vurgularla...Onun abartılı tavırlarını bilirsin. Sesini hiç olmadık bir
kelimede yükseltiverir. Hayatın içindeki abartılı oyunculuğunu izlemek bana komik
geliyor. Alkışlayacak bir dolu elim olmadığını, beni bu yolla yok saydığını, samimiyet-
sizliğini gördükçe ondan tiksindiğimi görmezden gelerek, bu yolla kendini unutturmaya
çalışarak debelenmesi bir muamma. Ah aşığım, seviyorum, seviyorum...Söylesene Paula
bu kadar çok sözcüğe neden ihtiyaç duyar insan. Üstelik Adrian'ın beni sevmediğini
bal gibi biliyorum. 40'larında bir adamın herhangi bir kadını sevmekten başka çıkar bir
yolu var mıdır? Hayatı sevmek olmalı bu ya da sonrasını. Ama ben de yitirdiklerimi
seviyorum, herkes gibi. Sanırım henüz onun kadar kaybetmedim, aramızdaki tek fark bu...
Kaybetmek...Belki de kaybettim...Neden işveli gülümseyişlerle bir delikanlıyı kendime
aşık etmiyorum? Neden annemden gizli her gece merdivenleri gıcırdatmamaya çalışarak
dışarı çıkıp saatlerce geceyi izliyorum? Bu yıllara ait olamam...
Elimdeki iğne izleri artık geçmiyor biliyor musun? Üst üste, üst üste.
Çeyizimi hazırlamaya uğraşıyoruz annemle, günlerce. Ne için, bir lordun ya da bir
subayın sandığını, yatağını süslemek için tabii ki. Kadınların boş kalamaması ilginç.
Sürekli bir uğraş içindeyken nasıl düşünebilir insan. Kafanı tavana çevirip saatlerce
düşünebilme lüksü, bir düşünsene Paula, ne doğurgan olmalı. Geceleri benim gibi yıldızları
izleyen birinin dünyanın yuvarlak olduğunu söylemesi, Mağriplerde bir köyde yaşayan
çocuğun kendini Fransız lejyonunda bir asker olarak hayal etmesi.............gibi
bilgi sezgiseldir.
Söz verdiğim gibi yazıyorum ama senin mektubunu bekledim önce.
Tabii sen de herkes gibi peşin kararlar verip uygulamıyorsun anladığım kadarıyla.
Her neyse, bunu uzatmaya niyetim yok. Sanırım bir mektup arkadaşımın olabileceği
düşüncesi bile sırf yazma isteğimi kamçıladığı için güzel geliyor. Bu, kırgınlıkla
unutulmayacak kadar güzel.
Seine Nehri kıyısında uzun yürüyüşlerim devam ediyor. Annemin dikiş,
piyano, latince derslerinden kaytardığım zamanlardaki yürüyüşlerimden ve o hep
içimde var olan iç sıkıntımdan bahsediyorum. 20'lerindeki genç hanımların yüzle-
rindeki çapkın gülücüklerle kendilerine uygun bir talip aradıkları, anneleriyle
ya da dadılarıylayken üstelik, çapkınlıkları neden ilgimi çekmiyor? Ah Sevgili Paula..
Tam bir iç sıkıntısı...Daha geçen gün Adrian'laydım. Bana bitimsiz aşkından bahsedip
durdu...Vurgularla...Onun abartılı tavırlarını bilirsin. Sesini hiç olmadık bir
kelimede yükseltiverir. Hayatın içindeki abartılı oyunculuğunu izlemek bana komik
geliyor. Alkışlayacak bir dolu elim olmadığını, beni bu yolla yok saydığını, samimiyet-
sizliğini gördükçe ondan tiksindiğimi görmezden gelerek, bu yolla kendini unutturmaya
çalışarak debelenmesi bir muamma. Ah aşığım, seviyorum, seviyorum...Söylesene Paula
bu kadar çok sözcüğe neden ihtiyaç duyar insan. Üstelik Adrian'ın beni sevmediğini
bal gibi biliyorum. 40'larında bir adamın herhangi bir kadını sevmekten başka çıkar bir
yolu var mıdır? Hayatı sevmek olmalı bu ya da sonrasını. Ama ben de yitirdiklerimi
seviyorum, herkes gibi. Sanırım henüz onun kadar kaybetmedim, aramızdaki tek fark bu...
Kaybetmek...Belki de kaybettim...Neden işveli gülümseyişlerle bir delikanlıyı kendime
aşık etmiyorum? Neden annemden gizli her gece merdivenleri gıcırdatmamaya çalışarak
dışarı çıkıp saatlerce geceyi izliyorum? Bu yıllara ait olamam...
Elimdeki iğne izleri artık geçmiyor biliyor musun? Üst üste, üst üste.
Çeyizimi hazırlamaya uğraşıyoruz annemle, günlerce. Ne için, bir lordun ya da bir
subayın sandığını, yatağını süslemek için tabii ki. Kadınların boş kalamaması ilginç.
Sürekli bir uğraş içindeyken nasıl düşünebilir insan. Kafanı tavana çevirip saatlerce
düşünebilme lüksü, bir düşünsene Paula, ne doğurgan olmalı. Geceleri benim gibi yıldızları
izleyen birinin dünyanın yuvarlak olduğunu söylemesi, Mağriplerde bir köyde yaşayan
çocuğun kendini Fransız lejyonunda bir asker olarak hayal etmesi.............gibi
bilgi sezgiseldir.
Hiç yorum yok:
zaman:
12:59
Yansıma
Yüzeyde
Öfkede aceleci,sonrasına
unutkan samimiyetim
Üzerine sinen
gören gözler benim
gördüğüm benim
Duyuşun yansıtılanı
Aynanın verdiği bir ötekine
Birbiriyle var olan
Ve kendini tanımayan yansımalar
tanımlayan yansımalar
Cümlelerde ve bakışlarda
doğmak yeniden
ve kendini görmek
karşı-laşmalar
yalnızlığın anlamsızlığı
bir ben yok, siz yokken
öfkem
aceleci
ve unutkan
Öfkede aceleci,sonrasına
unutkan samimiyetim
Üzerine sinen
gören gözler benim
gördüğüm benim
Duyuşun yansıtılanı
Aynanın verdiği bir ötekine
Birbiriyle var olan
Ve kendini tanımayan yansımalar
tanımlayan yansımalar
Cümlelerde ve bakışlarda
doğmak yeniden
ve kendini görmek
karşı-laşmalar
yalnızlığın anlamsızlığı
bir ben yok, siz yokken
öfkem
aceleci
ve unutkan
Hiç yorum yok:
zaman:
12:56
umut
Bazı zaman açıyorum tüm kapıları
Duvarların sıkıntısından
Öyle bir tufan ki göz gözü görmüyor
o vakit diyorum
Görmeyeyim
Kapalı kalmalı umut dediğin
Duvarların sıkıntısından
Öyle bir tufan ki göz gözü görmüyor
o vakit diyorum
Görmeyeyim
Kapalı kalmalı umut dediğin
Hiç yorum yok:
zaman:
12:55
Gözlerinin İçine
İnsanlar sözcüklerden değil, tahayyüllerden yapılır
Masada karşılıklı oturmuş iki kişiydik.
O görünmek istiyordu ama neye,
sergilemek istiyordu ama neyi?
Anladım
Var olduğuna ikna etmem gerekiyordu
Bakarak
Taa gözlerinin içine
Masada karşılıklı oturmuş iki kişiydik.
O görünmek istiyordu ama neye,
sergilemek istiyordu ama neyi?
Anladım
Var olduğuna ikna etmem gerekiyordu
Bakarak
Taa gözlerinin içine
Hiç yorum yok:
zaman:
12:55
Kovuk
Yalnız kalabilendir O
Üzerine dikilen gözlere rağmen
doğruyu söyleyebilen
Kendisidir
Kendinde seven
Kim korktuğunda kaçıp kendine saklanabilir?
Kim verirken çoğaltabilir aynasını
Kim?
Yumruklayıp gülümseyen suratını
direncin sağ kalmasını
dilerken
ve görüldüğüne ikna ederken
kırılmış aksini
geçmişi yamar şimdinin yamağı
kovuğuna saklanır körlük
temizlenir görkemin ışığından zaman
Üzerine dikilen gözlere rağmen
doğruyu söyleyebilen
Kendisidir
Kendinde seven
Kim korktuğunda kaçıp kendine saklanabilir?
Kim verirken çoğaltabilir aynasını
Kim?
Yumruklayıp gülümseyen suratını
direncin sağ kalmasını
dilerken
ve görüldüğüne ikna ederken
kırılmış aksini
geçmişi yamar şimdinin yamağı
kovuğuna saklanır körlük
temizlenir görkemin ışığından zaman
Hiç yorum yok:
zaman:
12:52
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)